xcvb
Senin otokontrolün kim?
Geçen akşam, birbirinden bölük pörçük tezlerimi doğrulamak için o site senin bu ansiklopedi benim gezinerek, beynimi yahnilik soğan misali ince ince kıydığım o sıkıcı günün sonunda, zaafıma yenik düşüp televizyonun karşısına geçmiştim ki ne göreyim? Pek muhterem magazin büyük elçimizin hazırlayıp sunduğu zihin ötesi programa düşmüşüm, kaldıranım yok. Haşmetmeab kendileri, karşısına birbirinden hip, birbirinden gudluking, birbirinden başarılı (dolayısıyla birbirinden seksi), biri kadın biri erkek iki örnek teşkilini almış, sorup soruşturuyor.
Bize göre solda oturan olgun ve saygılı insan, kutsal bekar, ideal koca ve baba adayı, bay ideal; sabırlı, dikkatli, ölçülü bir dille idealliğinin sırrını açıklıyor. Diyor ki; “Otokontrol çok önemli. Benim otokontrolüm annem”. Yanındaki bayanı göstererek ekliyor; “Filanca’nın otokontrolü de kızı”. Filanca gururla başını sallayarak onay veriyor. Bay ideal sözlerine şöyle devam ediyor; “İnsan bir yere röportaj verirken, bir karar alırken, bir adım atarken (falan filan) otokontrolünü düşünerek ‘durrr… cısss… veyahut dencırısss…’ diyor kendine” diyor. Tam da böyle demiyor ama bu anlama gelen bir şeyler diyor. Önemli olan içerik.
Şimdi, “otokontrol” kelimesinin dilimize sızmadan önceki halinin “auto” ve “control” sözcüklerinin birleşiminden oluşan ve “kendi kendini kontrol” anlamına gelen bir sözcük olduğu, yani kontrolün öznenin içindeyse “otokontrol”, dışındaysa “başka türlü bir kontrol” olması gerektiği gibi önemsiz dil bilgisi tahminlerini bir kenara bırakıp konuya bilimsel bir açıklama getirmesi için mikrofonlarımızı Sevgili Sigmund’a uzatalım.
-Sevgili Sigmund, bu hususta ne buyuruyorsunuz?
-Zannederim bu şahıs, otokontrol derken, süperegodan sözediyor.
-Yani bay ideal burada bize, “Benim annem bir süperegom” mu demek mi istiyor?
-Kesinlikle.
-Konuyu biraz açar mısınız?
-Şimdi şöyle: Süperego, kişiliğimizin bir parçasıdır. Toplumsal değer yargılarını, ahlak normlarını temsil eder. Bireyin vicdanı ve ego idealidir. Toplumun bireyin içindeki gözcüsü ve gardiyanıdır. Yetişkin insanın çocuktan farkı, yaşamın ilk yıllarında anne ve baba tarafından temsil edilen süperegoyu büyük oranda içselleştirmiş olmasıdır.
-Peki bu durumda bay ideal hakkında nasıl bir çıkarım yapabiliriz?
-Çok mutsuzum.
-Efendim?
-Yok, yok bir şey… Kendi annem geldi bir anda aklıma…
Hay allah sevgili okur. Sigmund arkasına bakmadan hızla uzaklaştı. Demek ki kendi yağımızla kavrulacağız. Bakınız programın devamında neler oluyor: Bay ideal, anneciğinin kendisi için neden vazgeçilmez olduğunu kısa bir anekdotla açıklamaya çalışıyor. Bu anekdotun “Annenin bir Süperegom Olarak Vazgeçilmez İşlevi” konusunda inceleme araştırma yapanları külliyen aydınlatacağından zerrece kuşkusu yok. Kendinden emin bir tavırla anlatıyor. Şöyle ki; Bay ideale verilen ceketler pantalonlar filan onda kalıyormuş. Annesi de bu giysileri hayır kurumlarına, ihtiyacı olanlara bağışlıyormuş. Bir gün, annesi bay idealin birlikte çalıştığı falancaya demiş ki, şu takımlardan iki tanesini de sen al, demiş. Falanca, olmaz, demiş. Kadıncağız, ille de al, demiş. Falanca iki takımı almış. Akabinde annesi bay ideali aramış, demiş ki; “Senin takımlardan ikisini falancaya verdim, üzerinde görürsen sakın dikkatli bakma”. Bay ideal, otokontrolüyle kendisi arasında bölünmez bir sır olarak kalması gerektiği farz edilen bu anekdotu, herkesin içinde, kendi ağzıyla, tane tane anlatırken, falancaya da “falanca” demiyor tabii. Adını söylüyor. Diyor ki; “Falancayla da hala daha beraber çalışıyoruz. Ahanda şurda oturuyor kendisi”. Stüdyo konuklarına dönüp falancaya selam veriyor. Neyse ki kameralar falancayı şıppadanak gösterecek kadar çevik değil.
Bu noktada iki ihtimal var sevgili okur. Bay idealin anneciği-süperegom-otokontrolünün oğlunu uzaktan pek de kontrol edememe olgusu üzerinde zihnimizi yoğunlaştırabilir ve soğukkanlılığımızı muhafaza edebiliriz. Veyahut kendimizi kadıncağızın yerine koyup soğukkanlılığımızı muhafaza edemeyebiliriz. İkisi de olabilir. Ancak ben şunu merak ediyorum; bay ideal, programdan sonra eve döndüğü vakit, annesi, içinden geçenleri oğluna söylemiş midir, yoksa sadece içinden mi geçirmiştir?
Uygulama: Şimdi herkes sakin ve sessiz bir ortamda gözlerini kapatsın ve düşünsün bakalım; onda bunda şundaymış, mavi boncuk kimdeymiş, otokontrolü kimmiş?
Not: Uygulamayı şahsen uyguladım. Sonuç: Benim otokontrolüm bilgisayarım çıktı. Kendisi aynen şöyle söylüyor; “Bir insanın daha önce bir başkası tarafından giyilmiş bir giysiyi kullanması rencide edici bir durum değildir. Daha da önemlisi, bir giydiğini bir daha giymeme fantezisi, insanoğlunun köleleşmesindeki başlıca sebeplerden biridir. Konuşacaksan bunları konuş. Gelmiyim yanına!”
Şule Öncü
11 Eylül 2010
(Bu yazı Radikal gazetesinde yayınlanmıştır)