“Aşk bebeği istiyorum”

Kendi şöhretini kendi yöneten bir CEO, bebeklerini öpüp okşayan bir kız çocuğu, gözünün karası çelişkileriyle at başı giden bir asi, aynada gördüğü kadına hayran bir toprak ağası, bayrağını ne zaman nereye dikeceğini (Allah tarafından) bilen bir kaşif. Hepsi aynı kadın. Röntgenler böyle çıktı. Benimkiler, onunkilere karışmışsa affola.

Siz müzikte genel geçer akımlara kaptırmıyorsunuz kendinizi?

Ben aşk için yaşıyorum. Aşka çok şey borçluyum ama asıl aşk bana çok şey borçlu. Çünkü aşk bana çok acı çektirdi.

Alacağınız var yani.

Evet alacağım var. Ben kaybetmedim, aşk kaybetti.

Albümü sahici aşklara ithaf etmişsiniz. Nereden anlayacağız bir aşk sahici mi değil mi?

Canın acıyınca öyle bir anlıyorsun ki. Yani şuursuzlaşıyorsun bir kere. Aşıkken, katiyen mantıklı olamıyorsun. Gurur yoktur aşkta. Aşk bitip sevgiye dönüşürse eğer o zaman gurur giriyor işin içine ama onda da aşk olmuyor. Saygı olmadan da sevgi olmuyor. Saygı duyularak sevilir. Önce sevilip sonra saygı duyulmaz. Vay be, beni aşk profesörü ilan edecekler.

Bir ilişkinin bittiğini küt diye anlar mısınız?

Hayır. Daha doğrusu kadın hisseder ama bekler. Erkek dan diye bitirir. Kadın kendini hazırlar, daha müsamahakardır. Biz kadınlar rahatımıza düşkünüz. Erkek, bir gün Ayşe’de, bir gün Fatma’da. Erkeğin istediği yerde sabahlama özgürlüğü varsa kadının da ona ayrılmak istediğini geç söyleme özgürlüğü var.

“ERKEK SOYUNU TANIMAYA ÇALIŞIYORUM.”

Erkeklerde olmak istediğiniz kişiyi mi, kendinizi mi görürsünüz?

Ben önce onları görüyorum. Erkek soyunu tanımaya çalışıyorum. Hepsi çeşit çeşit, bir tuhaflar.

Aldatmayı nasıl algılıyorsunuz?

Çok çirkin buluyorum. Biri seni aldatıyorsa sen de onu aldatıyorsun. İlla da yatağa girmen gerekmiyor. Yani sevgilinin seni aldattığını şöyle anlıyorsun, bu benim bir tezim. Ben çok kör aşığımdır, gözüm sağdan sola hiç kimseleri görmez. Fakat böyle tuhaf zamanlarda şüphelenmeye başlarım karşımdakinden. Pat diye karşıma biri çıkar ya da eski bir sevgilim telefon açıverir. Bu bir işarettir. Anlatabildim mi?

Pek değil.

Abuk sabuk şeyler. İşaretler. Çünkü bu benim inandığım bir şey ya, mesela beni erkek arkadaşım aldatmış ama ben bunu bilmiyorum. Fakat şüpheleniyorum. Ama konduramıyorum da. Kondurma işlemini yüce tanrım bana şöyle hissettiriyor: Ben çok sadık bir kadınım. Hayatta sevgilimi aldatmam. Ama eğer ben de kıpırdanmaya başladıysam, heyecan duymaya, mutlu çiftlere bakmaya, ya da ne bileyim, hiç beklenmedik eski bir erkek arkadaşım telefon açtıysa, geçmiş olsun. O sinyali alırım ve hakikaten iki üç hafta sonra aldattığını öğrenirim. Ben aldatmam yani. Aldatmış olmuyorum böyle.

Size gizli bir kapı açılıyor yani?

Aynen. Hadi diyor, toparlan, gidiyoruz. Büyü bitiyor büyü. Ondan sonrası ne ki?

Büyüden sonrasını istemiyorsunuz.

Asla.

Çocuk istiyor musunuz?

Çok isterim. Çok seviyorum çocukları.

Nasıl olacak peki? Aşk üç senede bitiyor, çocuk üç senede büyümüyor.

Aşk bebeği yapmak istiyorum. Kendime iki sene müddet koydum. İki sene içinde oldu oldu. Bugüne kadar yapabilirdim. Yapmadığıma göre, çocuğumun babası olmayı haketmemiş diğerleri.

Aslan gibi nedir? Siz çok kullanıyorsunuz.

Neden biliyor musunuz, ben çok evin erkeğiyim de ondan. Ben çok kadınım ama, kadının aslan gibi demesi önemli bir şey. Ben gerçekten aslan gibiyim.

İçinizdeki erkek nasıl biri?

(Uzaklara dalıyor) Bilmem… (Şaşırıyor, hayretle soruyor) İçimdeki erkek? Nasıl içimdeki erkek?

Carl Jung der ki; her insanın içinde erkeksi ve kadınsı yanlar vardır. Yani hem erkek hem de kadınız bir şekilde.

Ben işin cesaret kısmında erkek gibiyim. Erkekleri bile şaşırtacak kadar erkek gibiyim. İçimdeki erkek… çok zarif. Ben erkek olsaydım kadını uçururdum. Kadın o kadar güzel bir varlık ki! Kadın erkek için yaratılmış bir heykel, bir gitar gibi, çok güzel. Ama işte bunun kıymetini bilmeyenlere gel de kızma!

İçinizdeki erkek diğer erkeklerle rekabete girer mi?

Girmez. Yok aslında girer. Bir kadının yapamayacağını söyledikleri zaman ona yanıldığını göstermek için girer. Ben hiç bilmediğim bir şey de yapabilirim. Yapmayı denerim. En azından denerim. Bu da hayatta başıma ne gelirse gelsin ayaklarım üzerinde durmamı sağlar. Üfff, ne kadınmış be! (Mindere bağdaş kurarak oturup ellerini dizlerine koyuyor. Bundan sonra bu oturuş “ağa modeli” adıyla geçecek)

“HERKES KENDISININ TANRISI”

Tanrıdan çok sözediyorsunuz. İnancınız nedir?

Tanrıya inancım çok fazla.

Din?

Elhamdürillah müslümanım. Ama ben bu yolculuğun yukarıyla benim aramda bir halat olarak asılı olduğunu düşünüyorum. Herkesin kendi tanrısı var. Herkes kendisinin tanrısı.

Sizce sanat bela aramak mıdır?

Nasıl yani?

Çatışmanın orta yerine dalıp oradan sanat çıkartmak mıdır amaç?

Sanatçının gözü karadır. Yaptığı iş cesaret ister, yürek ister ve mutlaka meşakkat ister. Artı, sanatçı insan bukalemun gibidir. Öbür türlü, yeşil çay içip elma yiyerek, organik sebzelerle sanatçı olunmaz. Yaşaması gerekiyor yani. Arka sokaklarda neler oluyor? Nişantaşı Etiler, yok öyle bir şey.

Aşk olmazsa sanat olmaz mı sizce?

Olur mu, ne yavan bir şey olur. Ne kadar kötü.

Müziği başka bir şeyden bulup çıkaramaz mısınız?

Bana bir tane seni duygulandıran ama aşkla ilgili olmayan bir şarkı söyle, bulamazsın, ben çok düşündüm. Yok.

Empati duygunuz nasıldır?

Olağanüstü. Karşımdakini derhal anlarım. Anlamak zorundayım. Çünkü onu anlatmak için.

“BELKI DE AŞKA VEDA EDECEĞIMDIR.”

Şarkıları dinlerken bana bir veda hissi geçti hep. Veda edilene son bir sözüm var, onu söylüyorum, der gibiydi.

Belki de aşka veda edeceğimdir. Yok ya, ben aşka veda edersem çok tatsız bir kadın olurum.

Sizce de başlangıçtan çok bitişlere dair duygular değil mi albümün taşıdıkları?

O ne biliyor musun, ben artık bittim, yani çok emek, çok yatırım, yani bilmiyorum. Hiç böyle düşünmemiştim. (Gözlerinde ilk defa hüzün görüyorum)

Günahım yok derken günah çıkaran, suçum yok derken ifade veren bir haliniz var. Çok çelişkili.

Yüzleşme! (Toparlanıp, -bıcır bıcır- haline dönüyor tekrar) O yüzden aynalar var. Resmen aynalar karşıma çıkıyor. Ben istemeden.

Yazar zehrini akıtır, kitabını yazar ve onu geride bırakır. Sizin durumunuzda nasıl oluyor? Siz zor bir süreci bu şarkılara döktünüz. Ve yıllar sonra bu şarkıları hala söylüyor olacaksınız. Bu dönemi hep yanınızda taşıyacaksınız. Müzisyenler için bu nasıl bir his?

Kitabı okursun kaldırırsın. Ama melodi, insanın ruhuna işleyen bir şey. Müzikle söz bir araya gelince kadınla erkeğin sevişmesine benzer. Kitap orda yalnız. Anladın mı?

Vay be! (Ağa modeli oturuyor yine) Ne kadar güzel sorular hazırlamışsınız, teşekkür ederim.

Tam da korkunç soruyu soracakken söylediniz ama!

Sorun sorun, neymiş?

Sizin sürüm sürüm sürüneceğiniz günü bekleyen kim bilir ne kadar çok kadın vardır…

O zaman onu bekleyen kadınların hepsi hayatları boyunca mutsuz olacaklar. Çünkü, onlar hakediyorlar. Ben hiçbir zaman sürünmeyeceğim. Çünkü ben hiçbir zaman mutsuz olsam da kocamın parası için oturan bir kadın olmayacağım. Şahsiyetsiz olmayacağım. Kadına kadın gibi olmak yakışır.